Kentsel dönüşüm sürecinin başlangıcı, binanın "riskli yapı" olarak tespit edilmesiyle başlar. Yapı maliklerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca lisanslandırılmış kuruluşlara başvurması gerekmektedir. Eğer yapının riskli olduğu tespit edilirse, bu karara karşı 15 gün içinde idari yoldan itiraz hakkınız bulunmaktadır. Süreci doğru yönetmek ve hak kaybı yaşamamak için Kentsel Dönüşüm Hukuku alanında uzman bir avukattan destek almanız, itiraz dilekçesinin hazırlanmasında önemlidir.
Tapu iptali ve tescil davaları, genellikle tapu kaydının hukuka aykırı şekilde oluşturulduğu veya devredildiği durumlarda açılır. En yaygın nedenler; muristen mal kaçırma (muvazaa), vekalet görevinin kötüye kullanılması, hata, hile veya tehdit gibi irade sakatlığı halleridir. Davanın başarılı olması için tapu kaydındaki hukuka aykırılığın kesin delillerle ispatlanması gerekir. Bu karmaşık süreç hakkında detaylı bilgi ve hukuki danışmanlık için Gayrimenkul Hukuku Hizmetleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Kira tespit davası, özellikle konut ve işyerlerinde yeni dönem kira bedelinin adil bir şekilde belirlenmesi amacıyla açılır. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca, yeni kira dönemi başlamadan en az 30 gün önce kiracıya yazılı bildirim yapılması ve 5 yıllık sürenin dolması gibi şartlar bulunmaktadır. Kira artış oranlarına ilişkin yasal düzenlemeler nedeniyle, hakkaniyete uygun kira bedelinin tespiti için mutlaka bir Uzman Kira Avukatı ile çalışılması gerekmektedir.
Ceza yargılamasında etkili bir savunma, sürecin en başından itibaren profesyonelce yönetilmesini gerektirir. Soruşturma aşamasında ifade ve dilekçelerin hazırlanması, kovuşturma aşamasında ise lehte ve aleyhte delillerin doğru analiz edilmesi büyük önem taşır. Özellikle Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davalarda, nitelikli savunma hayati sonuçlar doğurabilir. Hukuk büromuz, müvekkillerimizin en iyi şekilde temsil edilmesi için tüm süreci titizlikle takip etmektedir.
Uzlaştırma, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) izin verdiği bazı suç türlerinde (örneğin hakaret, tehdit, yaralama gibi) fail ve mağdurun bir araya gelerek anlaşmasıdır. Bu, mahkemeye gitmeden dosyanın kapatılmasını sağlar. Ancak uzlaştırma kapsamına girmeyen veya Ağır Ceza kapsamındaki suçlar için bu yol kullanılamaz. Dosyanızın uzlaştırma kapsamında olup olmadığını ve bu sürecin hukuki sonuçlarını öğrenmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Yerel mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsanız, İstinaf ve sonrasında Temyiz yolu ile Yargıtay'a başvurma hakkınız bulunmaktadır. Temyiz süreci, kararın tebliğinden itibaren belli bir süre içinde, hukuki gerekçelerin yer aldığı temyiz dilekçesinin sunulmasıyla başlar. Başvurunun kabulü ve kararın bozulması için dilekçenin hukuki isabetinin yüksek olması zorunludur. Kararların hukuki denetimi için Ceza Hukuku Avukatı desteği şarttır.
Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) bu iki suç birbirinden kesin çizgilerle ayrılmıştır. Uyuşturucu ticareti (TCK 188), çok daha ağır bir ceza gerektirir ve maddenin başkasına verilmesi veya satılması niyetiyle bulundurulması halinde oluşur. Kullanmak için uyuşturucu bulundurma (TCK 191) ise daha hafif cezai yaptırımlara sahiptir ve genellikle denetimli serbestlik hükümleri uygulanır. Aradaki ayrımı, bulundurulan maddenin miktarı, şekli ve kişisel kullanım sınırının aşılıp aşılmadığı belirler. Bu ayrımın doğru tespiti için bir Ceza Hukuku Avukatı ile görüşmek kritik önem taşır.
Etkin pişmanlık, TCK'nın ilgili maddelerinde belirtilen şartlar dahilinde, suçun ortaya çıkmasına veya faillerin yakalanmasına yardımcı olan kişilere cezada indirim veya cezasızlık imkanı tanıyan önemli bir hükümdür. Özellikle uyuşturucu madde imal ve ticareti suçlarında bu hüküm, sanıkların durumunu önemli ölçüde değiştirebilir. Etkin pişmanlıktan yararlanma şartları ve hukuki sonuçları hakkında detaylı bilgi almak için Ceza Hukuku Hizmetleri sayfamızı inceleyebilirsiniz.
Uyuşturucu kullanma suçunda ilk defa yakalanan kişiler hakkında, genellikle denetimli serbestlik tedbiriyle tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilir. Bu karar, kişinin 5 yıl süreyle denetime tabi tutulması ve tedavi programına katılması anlamına gelir. Bu süre zarfında suça tekrar karışılmazsa, dava düşer ve ceza verilmez. Ancak denetimli serbestlik kurallarına uyulmaması, hapis cezasına dönüşebilir. Sürecin takibi ve tedbirin ihlali riskinden kaçınmak için hukuki destek almak önemlidir.
Kasten öldürme davalarında haksız tahrik (TCK 29) indirimi, cezanın önemli ölçüde azaltılmasını sağlayabilir. Bu indirimin uygulanabilmesi için, sanığın suçu mağdurdan kaynaklanan haksız bir fiilin neden olduğu öfke veya şiddetli elemin etkisi altında işlemiş olması gerekir. Tahrikin niteliği ve yoğunluğu, indirim oranını belirler. Ağır Ceza Mahkemelerinde görülen bu tür davalarda, tahrik indiriminin doğru şekilde ispatlanması ve uygulanması için deneyimli bir Ağır Ceza Avukatı ile çalışmak zorunludur.
Meşru müdafaa (haklı savunma), gerçekleşen veya gerçekleşmesi kesin olan bir haksız saldırıyı defetmek amacıyla orantılı güç kullanılarak işlenen fiillerde cezayı tamamen ortadan kaldıran bir hukuki nedendir. Saldırıya karşı savunmanın zorunlu olması ve savunma ile saldırının arasında orantılılık bulunması temel şartlardır. Cinayet davalarında meşru müdafaanın sınırlarının doğru çizilmesi, beraat kararı için hayati önem taşır.
Kasten öldürme suçu TCK'da ağır yaptırımlara bağlanmıştır. Suçun nitelikli halleri (örneğin canavarca hisle, tasarlayarak veya alt soya karşı işlenmesi) halinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası söz konusu olabilir. Ağırlaştırılmış müebbet, koşullu salıverilme şartları bakımından daha uzun süreli infaz gerektirir. Yargılama süreci boyunca yapılan her savunma ve itiraz, kararın türünü etkileyecektir.
Cezanın infazı tamamlandıktan sonra adli sicil kaydı (sabıka kaydı) Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’ne başvurularak silinebilir ve "Arşiv Kaydı"na alınır. Ancak arşiv kaydının silinmesi için suçun türüne göre 5, 15 veya 30 yıllık sürelerin geçmesi ve mahkemeden "Memnu Hakların İadesi" kararının alınması gerekebilir.
Hakim velayet kararını verirken sadece "Çocuğun Üstün Yararını" gözetir. Çocuğun yaşı, anne şefkatine muhtaç olup olmadığı, ebeveynlerin maddi durumu ve yaşam tarzı belirleyicidir. Genellikle anne bakımına muhtaç yaşta olan (0-7 yaş) çocukların velayeti anneye verilirken, daha büyük çocuklarda pedagog raporu ve çocuğun kendi tercihi etkili olur.